Beni ameliyattan kurtaran doktor…Doç. Dr. Halil Can Gemalmaz

Bugün size, bacağımdaki rahatsızlıkla ilgili doktorların kapısını aşındırırken tesadüfen karşılaştığım birini, Doç. Dr. Halil Can Gemalmaz’ı anlatacağım. Tabii ki hastalığımda gelinen son noktayı da… 

Bacağımdaki sağlık sorunumla ilgili daha önce gazetede yazdığım bir haber ve www.sanabarslan.com sitesinde yayınladığım ilgili yazılardan sonra, beni arayan yüzlerce çaresiz insana karşı sorumluluğumu yerine getirmek adına, yeni bir bilgilendirme yazısı yazma ihtiyacı hasıl oldu.
https://www.sabah.com.tr/saglik/2016/02/13/bacagimi-kesilmekten-kurtardim 

Kısaca özetleyecek olursam…

Tam 4 yıl önceydi…2015 Şubat ayı. Sol bacağımın kasık bölgesinde şiddetli bir ağrı peyda oldu. Özelikle merdiven çıkarken, hızlı yürürken beni rahatsız eden, canımı yakan fena bir acı.
Eşimin bir sağlık problemiyle ilgili İstanbul’un en büyük devlet hastanelerinden birine gitmiştik. Orada bir doktor arkadaşım var, ona kasığımdaki ağrıdan bahsettim. “Kasık fıtığıdır” dedi. Beni hemen üroloji kliniğine götürdü. Doktor kasık bölgesini kontrol etti, “Yırtık yok, ortopediye bir görün” dedi. Hemen ortopedi servisine gittik, klinik şefine durumumu anlattım, beni röntgene gönderdi. 
Röntgen filmini inceleyen doktor, kalça kemiğimin üst kısmında, karın kemiğine bitişik pinpon topu büyüklüğündeki kemiğin (Femur başı) bir tarafının tahrip olduğunu ve orada biriken ödemin temizlenmesi için hemen ameliyat olmam gerektiğini söyledi. Ve sıkı sıkıya tembihledi: Şu an itibarıyla ayağının üstüne basma, değnek kullan…
Hastalığımın adı Avasküler Nekroz ya da kısa adıyla AVN… 
Başladım mevzuyu araştırmaya. O doktor senin bu doktor benim. Gittiğim doktorların hepsi, bildik ezberlerle ameliyatın kaçınılmaz olduğunu söylüyor. Hatta hemen kemiği kesip protez yapmak isteyenler bile oldu. Hem de hatırı sayılır bir özel hastanede yaşandı bu olay. 
Takip eden günlerde, kasığımdaki ağrılar arttı, yataklara düştüm. Afedersiniz, tuvalete zor gidiyorum.

KÖK HÜCRE 
Bu konuya kafa yoran bir üniversite hocasına ulaştık. Yeni yeni denenmeye başlanan bir teknikten bahsetti. Olay yerinden hücre alınacak, kök hücre laboratuvarında çoğaltılıp oraya nakledilecek…
Bahsederken kulağı rahatsız etmiyor ama sonuçta iki ayrı operasyon geçireceğim. Çaresiz razı olduk kök hücre ameliyatına. Hatta Trabzon’daki laboratuvarı da ayarladık. Olabildiğince hızlı şekilde hücreler gidecek, laboratuvarda çoğaltılıp gelecek ve ikinci bir ameliyatla hasarlı bölgeye nakledilecek. Kök hücre bu konuda gerçekten iyi sonuçlar verebilen bir yöntem. Ancak ben hiç ameliyat olmamanın yollarını araştırıyorum asıl.

Derken, eşimle düşündük taşındık, hücre nakli ameliyatını olmaya karar verdik. Ve bir sabah vakti hazırlanıp, operasyonun yapılacağı hastaneye gitmek üzere evden çıktık. Eşim Serpil, o günlerde mahallemizde yeni açılan özel hastaneden bahsetti ve “Orada iyi doktorlar var, gel önce oraya uğrayıp son bir kontrolden geçelim” dedi. Nasıl canım yanıyor görseniz. Hiçbir yere sapmadan doğrudan ameliyata gidip ne olacaksa olsun kafasındayım. 
Mahalle baskısına dayanamadım, mahalledeki yeni açılan özel hastaneye gittik. Doç. Dr. Halil Can Gemalmaz. Genç bir doktor.

Hikayemizi anlattık. “Ameliyata girmeden önce son bir siz de görün istedik…”
Genç doktor, MR CD’sini bilgisayarına taktı yarım dakika kadar inceledi ve dedi ki… “Ben senin yerinde olsam ameliyat olmam…”
Ya….
“Tahribat çok büyük değil. Kemikte kırılma, çökme yok… Bacağını Koru. Belli hareketler yap. Zamanla iyileşecektir.”
Haydaaaa.

Beni ameliyata bekleyen hocayı arıyorum ve “Hocam ben ameliyat olmaktan vazgeçtim…” diyorum.

MEHMET AKİF KAYGUSUZ
Prof. Dr. Mehmet Akif Kaygusuz, Baltalimanı Kemik Hastalıkları Hastanesi’nde, genç doktorlardan kurulu bir ekibin başında bulunuyor. 
Tanışınca enerjisine hayran oldum. Baltalimanı Hastanesi’nde başhekim olmadan önce Suriye’de Türkiye’nin kontrolündeki bölgedeki hastanelere gidip nöbet tutan, Yeryüzü Doktorları’nın uluslararası faaliyetlerine katılan, ayrıca Tokat’taki üniversiteye her hafta gidip ders veren, aynı zamanda orada kritik ameliyatlar yapan müthiş bir doktor…
Akif Hoca’nın şu sözü, Avasküler Nekroz’un ne kadar baş belası bir hastalık olduğunu anlamamız açısından çok önemli: Benim başıma bu hastalık gelse nasıl tedavi edeceğimi bilmiyorum. Dünyadaki doktorlar bu işi hala çözemediler. Ve her doktor el yordamıyla belli önerilerde bulunuyor, tedavi yöntemleri uyguluyor…
- Ee ben ne olacağım hocam... Kopsun mu bacağım…
“Hayır kopmasın. Senin durumun çoğu hastaya göre daha iyi. Bir kere nekrozlu bölge kemiğin asıl taşıyıcı bölümü olan üst kısımda değil, kasıkta. İkincisi, çökme olmamış. Bacağını korursan, kendi kendinin doktoru olmayı başarırsan, ödemi kurutabilirsin…”
- Bunun için ne yapmam gerekiyor…
“Değnekleri artık at. Mümkün mertebe yürüyüş yap, kilonu azalt. Yediğine içtiğine dikkat et. Antibiyotik etkisi olan gıdaları (Lahana, pırasa, biber gibi) fazla tüketmemeye gayret göster. Kemik iliğinin faydalı olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca her gün mutlaka en az 20 dakika güneşte ya da açık havada bulun…

HİPERBARİK OKSİJEN
Yani yine iş başa düştü. Araştırmaları derinleştirmeye başladım. O günlerde başka bir doktorun önerisiyle Hiperbarik Oksijen tedavisine başladım. İddia odur ki basınçlı odada alınan yoğun oksijen, kılcal damarları açıyor, kemik uçlarına kan dolaşımını hızlandırıyor… 
23 gün devam ettim. Tam randımanlı sonuç almak için 2 ay kadar her gün gitmek gerekiyormuş. Ancak kulağıma zarar verdiği için tedaviyi yarıda bırakmak zorunda kalıyorum. 
Orada benimkine benzer sorunlar yaşayan çok insanla karşılaştım. Hepsinin hikayesi hemen hemen aynıydı. Ağır bir kortizon tedavisi süreci, sonrasında eklem yerlerinde Avasküler Nekroz sorunu… 
Klasik doktorlar, Hiperbarik Oksijen tedavisinin kemik hastalıklarında çok işe yaramadığını söylese de 23 günlük tedavinin bile bana çok iyi geldiğini söyleyebilirim. Çünkü Hiperbarik Oksijen tedavisi sonunda çektirdiği MR’ımda, hasarlı bölgedeki sıvı miktarı artmıştı…  

MANUEL TERAPİ
Çaresizlikten kıvrandığım günlerden birinde, işyeri telefonum çaldı… “Ben Sait… SABAH okuyucusuyum. Gazetedeki haberinizi gördüm. Sizi tedavi etmek istiyoruz. Muayenehanemize bekliyoruz…”
Sait Bey, Dağıstanlı. Eşi Ayşet Şarifova, Manuel Terapi uzmanı…  
Allah, nasıl son anda ameliyat olmamı engellediyse, yine yardımıma koştu ve Ayşet Şarifova diye birini karşıma çıkardı…
Ayşet Hanım, Rusya’da Alternatif Tıp eğitimi almış. Kendisi de AVN sorunu yaşamış biri aynı zamanda. Sorunu çok iyi biliyor. 
Yöntemi şu: Sorunlu bölge ısıtılmış parafine batırılan bezle sıkıca sarılıyor. Yarım saat kadar ısıtılan hasarlı kemik bölgesi ve kaslara masaj uygulanıyor…
AVN konusunda çok derin bilgilere sahip olduğunu iddia eden ve kendisini otorite sayan bazı çevreler, parafinle manuel terapi yöntemini açıkça reddediyor. Ancak ben yaklaşık 3 yıl boyunca devam ettiğim manuel terapi seansları sayesinde bacağımdaki ağrılardan defalarca kez kurtulduğumu vurgulamak isterim.
Manuel terapiye ilk başladığımda, 8 ay boyunca değnekle gezdiğim için çapı 8 santim incelen sol bacağımın bir haftada normal kalınlığa nasıl geldiğini şaşırarak gözlemledim. 
Ayşet Şarifova, çoğu doktorun, “Aman üstüne basma” dediği bacağı alıp yarım saat kanırtıyor, sağa, sola çeviriyor, günlük zorunlu bacak hareketlerini ev ödevi olarak veriyor… 
Ve geldiğimiz noktada hemen hiç ağrım yok ve son MR’ıma göre yaranın üstü yeni bir kemik tabakasıyla kaplanmış durumda. 
Hatta geçtiğimiz yıl Allah nasip etti ve eşimle beraber hacca gittik. Günde 35-40 bin adım atmışlığımız oldu. Ve inanır mısınız bacağımla ilgili en küçük sorun yaşamadım… 

‘AVN UZMANI ŞABAN ARSLAN’
Bunca yıldır bu hastalıkla mücadele eden, denemedik yöntem bırakmayan biri olarak, AVN konusunda benim de bir çift söz söylemeye yetkim olduğunu düşünüyorum…  
Bilinçsiz ilaç, özellikle de kortizon kullanımı, Avasküler Nekroz hastalarının sayısını hızla artırıyor. Ve maalesef bu konuyu iyi bilen doktor sayısı çok az. Belki de hiç bıçak sürülmeden tedavi edilebilecek hastalara protez uygulanıyor, gereksiz ameliyatlar yapılıyor. İnsanlar yanlış tedaviler yüzünden sakat kalıyor, acı çekiyor.
Gazetedeki haberi ve internet sitem www.sabanarslan.com ‘daki yazılarımı okuyan insanlardan o kadar çok telefon ve mesaj alıyorum ki… Çaresiz kalan insanlar, Google’a Avasküler Nekroz yazdıklarında, çok az sayıda bilgilendirici yayın olduğu için çoğunlukla bana ulaşıyorlar. Nasrettin Hoca’nın, “Bana eşekten düşen birini getirin” demesi misali…
Abartmıyorum, bu süreçte işyerimin camına “AVN Uzmanı” tabelası asmış olsaydım yığıla para kazanırdım.
İnsanlar nasıl çaresiz görmelisiniz. Türkiye’nin dört bir yanından bana ulaşan hastalar, yalvarıyorlar, “Bize yardım edin” diye. 
“E ama ben doktor değilim ki…” 
Mecburen geçtiğim yollarda karşılaştığım ‘iyi’ insanların adlarını veriyorum onlara. Diyorum ki “İlk gittiğiniz doktorun söylediğine göre hareket etmeyin. Size ‘Ameliyat olma’ diyen birini bulmak için gayret edin…” Ve bana ameliyat olma” diyen doktorların adlarını onlara veriyorum.
Ama maalesef çoğu arayan, benim tavsiyeme uymak yerine, hastaları rakamlardan ibaret gören doktorlara itimat ederek, hemen ameliyat masasına yatıyor.

4 YIL SONRA...
Geçenlerde telefonum çaldı. Arayan, 4 yıldır bana ulaşanlara adını verdiğim Doç. Dr. Halil Can Gemalmaz…  “Şaban bey siz meraba. Arayan sorandan geçilmiyor. Hep sizin adınızı veriyorlar. Telefonunuzu hastanenin kayıt defterinden buldum, aradım…”
Dün sabah ziyaret ettik Halil hocayı. Eşimle beraber. AVN sohbeti yaptık uzunca. Odası 3 boyutlu yazıcıda üretilmiş kemik parçalarıyla dolu. Müthiş çalışmaları var. Önümüzdeki günlerde onları da duyuracağız. 
Çünkü heyecanını yitirmemiş iyi adamların, çalışkan, idealist doktorların desteklenmesi lazım…

Kalın sağlıcakla.


Beni ameliyattan kurtaran doktor…Doç. Dr. Halil Can Gemalmaz Beni ameliyattan kurtaran doktor…Doç. Dr. Halil Can Gemalmaz Reviewed by sabanarslan.com on Salı, Şubat 05, 2019 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Küfür ve hakaret içerin yorumlar yasaktır, yayınlanmaz. Yorumlama Biçimi tercihlerinden "Ananoim'i tercih ederek, herhangi bir hesaba bağlanmadan yorum gönderebilirsiniz.

Blogger tarafından desteklenmektedir.