Aslında ne oluyor/Artık bu gerçek komplo teorisi olmaktan çıkmıştır. Türkiye'ye saldırıların nihai bir hedefi vardır

Son 30 senede yaşadığımız süreçleri şöyle bir gözümüzün önünden geçirelim…

Sene 1991… ABD öncülüğünde İngiltere, Fransa, Suudi Arabistan, Suriye, Mısır gibi 28 devletin askeri koalisyonu, Irak devletine savaş ilan eder. Daha doğrusu, Saddam Hüseyin’e karşı adeta tüm dünya birleşir. Saddam, dünyayı mahveden ve yok edilmesi gereken bir öcü gibi sunulur.

Saddam Hüseyin'in gizli olarak idam edilmesi

24-28 Şubat 1991 tarihinde yüz saatlik kara harekâtı ile Kuveyt’te Irak kara kuvvetlerinin büyük bir kısmının imhası ve kalanlarının esir veya Kuveyt’i terk etmeleriyle sonlanır. 1. Körfez Savaşına katılan koalisyon kuvvetleri ve Irak askeri heyetleri arasında 3 Mart 1991 günü Kuveyt- Suudi Arabistan sınırının kuzeydeki Safuen kasabası yakınında çölde bir çadır içinde ateşkes görüşmeleri yapılır. Irak, Kuveyt’i ilhak kararını kaldırmak ve tazminat ödemek başta olmak üzere bütün şartları kabul etmek zorunda kalır.

VE IRAK KURTULUR…

Bu sürecin sonunda Saddam Hüseyin yok edilir, büyük tehlike ortadan kaldırılır!.. “Irak kurtulur… Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa, bölgeye demokrasi, medeniyet ve refah getirir…”

ABD işgali. Bağdat'ta Saddam Hüseyin heykeli yıkılıyor.

Türkiye 1. Körfez Savaşı’na fiilen katılmaz. İncirlik Hava Üssündeki ABD uçaklarının kullanılmasına müsaade eder ve BM aldığı bütün kararlara uyar. Ayrıca, Kerkük-Yumurtalık petrol boru hattını kapatır.

1 MART TEZKERESİ

1 Mart 2003’te, hükümet tarafından TBMM’ye sunulan “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması için Hükümet’e yetki verilmesine ilişkin başbakanlık tezkeresi”, genel kurulda reddedilir.

TEHLİKELİ OYUN

Sene 2001, 11 Eylül… New York’ta teröristler ikiz kulelere saldırır, uçaklar düşürür, 5 bin insanı öldürür. Bize “Kahrolsun teröristler” diye slogan attıranlar, o günlerde, İslam eşittir terörizm senaryosunun ilk satırlarını yazmaktadırlar. Onlarca yıl önce bölgemize ‘batı tipi demokrasi’ getirip halklarımızı ‘özgürleştirme’ kararı alanlar, planlarını olgunlaştırmaya başlar…

Usame Bin Ladin

11 Eylül’de Amerika’yı kan gölüne çeviren, dünyanın dört bir yanına korku salan, Türkiye’de de kanlı saldırılar yapan El Kaide adlı terör örgütü, tarih sahnesinden silinir. Tavuk gibi saklanan örgüt lideri, Pakistan’da bir evde tetris oynarken ‘kahraman’ Amerikan askerleri tarafından etkisiz hale getirilir…

Oh ne ala… Dünya büyük bir beladan kurtulmuştur. Terör merör kalmamıştır.

Batılılar kararlıdır… Yıllardır anti demokratik uygulamaların hüküm sürdüğü ülkelere demokrasi getirecek, bu ülkelerdeki halkları özgürleştireceklerdir!.

MÜJDE… BAHAR GELDİ

Aynı senelerde, dünyanın değişik bölgelerinde, özellikle de bölgemizde, ‘bahar’ adı altında sokak hareketleri tertiplenir, devlet yöneticileri hizaya getirilir. Halk düşmanı Saddam Hüseyin’in canlı yayında idam edilmesi ve teröristlerin başı Usame bin Ladin’in başarılı bir operasyonla ‘yok edilmesi’nden sonra, Libya lideri Muammer Kaddafi de saklandığı menfezde kendisini yakalayanlar tarafından linç edilir.

İŞTE DEMOKRASİ!

Diktatörler hak ettiğini bulmuş, ibretlik cezalar tüm dünyaya, “İşte demokrasi budur” dedirtmiştir. Daha da güzeli, bölge halkları özgürleştirilmiştir…

Demokrasi, insan hakları, sınırsız özgürlükler… Kaymaklı ekmek kadayıfı. Tadından yenmiyor.

Aaa o da ne… 2010’larda birden bölgemizde yeni bir terör örgütü kurulmuştur. Suriye’nin ciddi bir bölümünü işgal etmiştir. Bu örgüt o kadar parayı, o kadar askeri, o kadar silahı nerden buldu sorularının sorulduğu günlerde, yıllardır kardeşçe yaşayan Sünniler, Şiiler, Araplar, Kürtler birbirine girmiş, Suriye kan gölüne dönmüştür.

DEAŞ infazlarından biri...

DEAŞ…

Bir taraftan Devlet Başkanı Esed halkına zulmetmekte, diğer taraftan, mantar gibi birden yerden biten vahşi terör örgütü DEAŞ’lılar, tavuk boğazlar gibi insanları katletmektedir. Ve de bunu, “İslam devleti kurdum” diyerek yüce dinimiz adına yaptığını, canlı yayında dünyaya duyurmaktadır. Adına da ‘İslam’ kelimesini koyanlar, “İslam eşittir terör” algısını, batıda ustaca kafalara kazımışlardır.

Amerika Türkiye’ye, “Gel beraberce, Büyük Ortadoğu Projesi yapalım. Bölge halklarını birlikte özgürleştirelim” demiştir. Detayında da şunlar vardır: Suriye’nin katil lideri Esed koltuktan indirilecek, muhalif gruplara, bölgedeki sivil masumların can, mal ve toprak güvenliğini sağlamak için birlikte eğitim verilecektir.

Sonra…

El altından Abdullah Öcalan’ın kanlı örgütü PKK, Demokratik Suriye Güçleri kılıfı giydirilerek silahlandırılmaktadır. Kamuflajı da “E ama onlar DEAŞ’la savaşıyorlar” olacaktır.

Trump, damadı ve İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu.

KOBANİ SÜRECİ

Hatta Kobani’nin PKK’lılar tarafından işgal edilmesinde, Türkiye’yi ustaca kullanmışlardır. Hatta muhalefet partimizin lideri, “Gidip Kobani’yi DEAŞ’tan alalım ve PYD’ye (PKK) verelim. Sonra da geri dönelim” diyecek kadar gaza gelmiştir. (İşin kötüsü bu liderimiz hala bu kafadadır.) Maalesef bazı hükümet yetkililerimiz bile “Kobaniye selam” gönderecek kadar senaristlerin kirli senaryosuna onay vermiştir.

ÖZGÜRLÜK MÜ İŞGAL Mİ

E ama bu adamlar DEAŞ’la savaşıyor ama bölgeyi işgal ediyor, halkları özgürleştirmek yerine yurtlarından ediyor, insanları göçe zorluyor…”

“Yok, onlar demokratik güç, zarar gelmez…”

Oyunun rengi yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Türkiye karşılarına dikiliyor ve diyor ki: Yeter bu kadar özgürleştirdiğiniz. Fırat’ın batısına geçmeyin, yoksa müdahale ederim.”

FIRAT KALKANI

Oyunu netleştiren Türk Silahlı Kuvvetleri, 24 Ağustos 2016’da Cerablus’a girerek Fırat Kalkanı Harekatını başlatır. Cerablus’un ardından, 29 Mart 2017’de el Bab’ın alınması sonrası, operasyon tamamlanır.

Fetullah Gülen

Her gün Amerika’dan konteynerler dolusu silah alan ‘Özgürlükçü’ terör örgütü ilerledikçe, diğer kanlı örgütün teröristleri, tek mermi atmadan geri çekilir. Amerikan üsleri kuruluyor, öldürülen, tecavüze uğrayan, göç etmek zorunda bırakılan insanların sahibi olduğu topraklarda Amerikan üsleri ve ağır silahlarla donatılmış PKK karakolları kurulur.

17 ARALIK, 15 TEMMUZ

Türk Silahlı Kuvvetleri’ni aşıp Akdeniz’e ulaşamayacağını anlayan Amerika, devletimizi içeriden çökertmek için bu sefer başka kozları devreye sokar. 17-25 Aralık 2013’te, yeni Türkiye’yi inşa eden işadamlarına kurulan kumpasın ardından, 15 Temmuz 2015’te kanlı darbe girişimi devreye sokulur. Amerika’nın 40 yıldır bu günler için yetiştirdiği ve Silahlı Kuvvetler’in içine yerleştirdiği Türk subayı görünümlü FETÖ’cü casusları, 250 insanımızı şehit eder, binlerce insanımızı yaralar.

Silahlı Kuvvetlerimiz daha sonra, Afrin’in batısına, Akdeniz’e ilerleyişini sürdürmeye kararlı olan şer cephesinin önüne İdlib’de set çeker, oyunu bir kez daha bozar. Afrin operasyonu, Türkiye’nin ciddiyetini perçinler.

TERÖRİST TAŞERONU ABD

Amerika, bölgenin 8 yıldır kan gölüne dönmesine neden olan terör örgütü DEAŞ’ın teröristlerini, tıpkı ‘turistlere mihmandarlık yapar gibi’, can güvenliklerini sağlayarak, otobüslere bindirip, aileleriyle birlikte bölgeden kurtarır.

Ortadoğu'da olup bitenler bir anlamda İsrail'in savaş planlarını yansıtıyor.

Amerika bir taraftan da FETÖ'cü yanaşmalarıyla birlikte, Reza Zarrab adlı İranlı düzenbaz üzerinden son bir oyun oynar ama onu da kimsecikler yemez.

NEOCON’LAR

Nihai hedefi Türkiye’yi bölerek “vaadedilmiş topraklar”ını İsrail’e vermek olan Amerika’nın tezgahları tek tek deşifre olmuştur.

Amerika, şimdilerde geri adım atmış gibi görünmektedir… Ancak Amerika’yı parmağında oynatan tamamı Yahudi ve Siyonist NeoCon’lar, pes etmeyeceklerdir.

Uyanık olmamız şarttır…