Bu ‘Evet’i ben çok iyi biliyorum...

Vizontele’yi yaşadım ben… Üçüncü sınıftayken öğretmenimiz bizi köyün kahvesine ‘televizyon görmeye’ götürmüştü. Gaz yağı kuyruklarına ve karaborsadan yağ, şeker dönemlerine de yetiştim. Elektrikle 1980 darbesinden sonra tanıştım. 1986 yılında üniversite için İstanbul’a gelirken, Ünye’ye on kilometre uzaklıktaki köyümüze anca atla, eşekle ya da traktörle ulaşılabiliyordu…
İstanbul yolu, Ünye’den Kocaeli’ne kadar tek şeritti. Eray Turizm’in otobüsü, kilometrelerce kamyon trafiğine takıldı mı uzayıp giden o yollar bitmek tükenmek bilmezdi.
Karadeniz’i İstanbul’a bağlayan otoyol projesi ağır aksak ilerliyor, küçücük derelerin üzerindeki köprü inşaatları yıllarca sürüyordu. Bolu Dağı’nı tünelle geçecek olan proje yıllarca bitirilememiş, 1999 depreminde proje içinden çıkılmaz bir hal almıştı…
Biz Karadenizliler, AK Parti’nin iktidara gelişinden sonra bölgemizde, köylerimizde, yollarımızda yaşanan gelişmelere yakinen tanığız. Yıllarca tamamlanamayan köprülerin, viyadüklerin ve tünellerin birkaç aylık sürelerde teker teker tamamlanması, yoklukla, umutsuzlukla kıvranan bölge halkına umut ışığı olmuştu.
Şimdi, İstanbul’dan yola çıkan bir otomobil, otobandan hiç çıkmadan Sarp sınır kapısına kadar gidebiliyor. Orta Karadeniz’de, 150 kilometre arayla iki modern havalimanımız var.
Ordu havalimanına daha önce inmek nasip olmamıştı. Benzerini daha önce Fransa’nın Nice kentinde gördüğüm, denizin ortasındaki Ordu havalimanına iniş yaparken göğsümün kabardığını hissettim.
Türkiye’nin en gösterişli tünellerinden Ünye’ye,  31 yıl önce ayrılırken ancak traktörle ulaşılabilen köyüme, hatta evimizin önüne kadar otomobille gidip anamın elini öperken de aynı duyguları hissettim. 
Belediye başkan adayı olduğu 1994'te, İstanbul'da kahvehane toplantılarını da takip ettim Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın. Şunu görüyorum. Halkın ona karşı teveccühü, coşkusu, sevgisi yıllar içinde hiç eksilmedi, sürekli büyüdü. Çünkü onu sevmek için herkesin ayrı bir nedeni, hikayesi var. Orduluların, Ünyelilerin, Fatsalıların onu neden bu kadar çok sevdiğini, neden ısrarla Evet dediğini çok iyi biliyorum, anlıyorum.

15 TEMMUZ’A KURGU DİYENİN GÖZÜ KÖR OLUR

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın mitingi için iki saat önceden meydana geldik. Ordu'nun o meşhur yağmuru daha yeni başlıyordu. Yağmurun şiddetiyle birlikte meydanın kalabalığı da artmaya başladı. Yaşlısı genci, kadını erkeği binlerce insan oluk oluk meydana aktı. Meteoroloji yağmur yok demiş ama belediyeler yine de hazırlıklarını yapmışlar. Herkese yağmurluk, bayrak ve şapka dağıtılıyor... 
Yağmura aldırmadan bayraklarını coşkuyla sallayıp Evet şarkılarına eşlik eden bir grubun yanına sokuluyorum... "Bu yağmurda burada ne işiniz var amca" diye takılıyorum. "Biz gelmeyelim de kim gelsin. Tayyip sevgisi yağmur dinlemez.." 170 kilometre öteden, Akkuş ilçesine bağlı Çökek köyünden gelmişler araba tutup. Köy muhtarı Sadık Çon, köylülere "Kalkın gidiyoruz, Reis geliyor" demiş. Beştepe'ye, Cumhurbaşkanı'nın davetine de katılmış Sadık muhtar. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı, Beştepe'yi yaptırdığı için eleştirenlere kızıyor ve ekliyor: "Orası Tayyip'in babasının yeri değil ki. Giderken de götürmeyecek. Ben orada kendimi evimde gibi hissettim. Bir de yemek yedim 'gannımı' doyurdum.
Soruyorum bir başkasına, Yusuf Yılmaz'a... "Niye evet diyorsun..." Cevabı çok net: Göz görünce kılavuza ihtiyaç yok. Suyumuz oldu, okulumuz, servisimiz, hastanemiz oldu. Tabii paramız da oldu Erdoğan'dan donra. Bir de köyümüze asfalt yol geldi mi tamam...
Dursun Sevinç'e soruyorum, "CHP Lideri kemal bey, 15 Temmuz için 'Kontrollü darbe diyor. Siz ne düşünüyorsunuz..." Cevap yine net: 61 nasıl darbe idiyse, 80 nasıl darbe idiyse, 15 Temmuz da odur. Asıl kurgu olan kontrollü olan Kılıçdaroğlu'nun kendisidir. 15 Temmuz'a kurguydu diyenin gözü kör olur. 
Recep Ali Yalkın Korgan'dan gelmiş miting için. İnşaat işçisi, 2 çocuk babası. 120 lira yevmiyeyle çalışıyorum. Evlatları okuttum. Karnımız doyuyor şükür. Göz görünce kılavuza ihtiyaç yok. Türkiye son 15 yılda nasıl çağ atladı. Nasıl büyüdü. Bunu inkar edersek yüzümüze gözümüze durur...
Şenol Baştürk Perşembeli. 65 yaşında. Kıbrıs gazisi. Muhtarlıktan emekli. Evet demenin ne anlama geldiğini şöyle açıklıyor: Evet demek gelecek nesiller demek. Vatan, millet, bayrak demek. Biz eskiden çok çektik. Sigara bile yoktu. Bankalardan kredi almak için 8-10 kefil istiyorlardı. Millet köylerde açlıktan ölüyordu. Paran varsa hastanede tedavi vardı, yoksa eve ölmeye gönderiyorlardı. Şimdi iki çocuğum üniversitede okuyor. Devlet bir de üstüne para veriyor okusunlar diye. 
Hatip Gökel, Bingöllü, Kürt. 54 yaşında. Belediye işlerinde çalışıyor. "Bu yağmurun altında niye bekliyorsun" diye takılıyorum yine. 
"İki gün gelmesin burada yağmurun altında böyle beklerim onu... Bir yıl da beklerim onun için. Birlik, beraberlik, huzur için cumhurbaşkanımızı terk etmeyeceğiz. Yarın seçim için Bingöl'e gidiyorum. Evel Allah sandıkları patlatacağız. Dış güçlere karşı birlik olacağız. Kahrolsun PKK. Kahrolsun FETÖ. Şehitlerimizin kanı yerde kalmasın diye Evet diyeceğim.” 



Bu ‘Evet’i ben çok iyi biliyorum... Bu ‘Evet’i ben çok iyi biliyorum... Reviewed by sabanarslan.com on Cumartesi, Nisan 15, 2017 Rating: 5

Hiç yorum yok:

Küfür ve hakaret içerin yorumlar yasaktır, yayınlanmaz. Yorumlama Biçimi tercihlerinden "Ananoim'i tercih ederek, herhangi bir hesaba bağlanmadan yorum gönderebilirsiniz.

Blogger tarafından desteklenmektedir.