O kritik saatlerde yaşananları, milletin silahını millete doğrultan darbe girişimcisi askerlerin SABAH binasına girme girişimini ve halkın gazeteye nasıl sahip çıktığını, SABAH Haber Koordinatörü Şaban Arslan anlattı
Akşam 9 sıralarında, SABAH Ankara Yayın Yönetmeni Osman Altınışık beni telefonla aradı. "Ankara'da bir hareketlilik var. Birşeyler oluyor. Savaş uçakları anormal şekilde, binaları yalayarak uçuyor..." "Panik yapma Osman. Sanıyorum ciddi bir terör saldırısı bilgisi var güvenlik güçlerinin elinde..." Yine de içime bir kurt düştü. Birkaç telefon açıyorum, ne hikmetse bu terör saldırısı önlemlerinden, başka hiçbir güvenlik biriminin haberi yok... Sonra başka bir haber geliyor, "Bir grup jandarma, tanklarla Boğaz köprülerini kapatmış..."
Eşim evde yalnız, "Sen git ben başımın çaresine bakarım" diyor... Kapıdan çıkarken helalleşiyoruz. Arabamı çalıştırıyorum, internet kesik. Büyükşehir'in navigasyon sistemi çalışmıyor. aHaber radyosunu açıyorum... Bütün ana arterler kapalı. Küçükçekmece'den Balmumcu'ya, polis muhabirliğinden kalma pratikle ara sokak rotamı çiziyorum. İstoç-Hal yolunu kullanarak Sebze Hali'nin arkasından Bayrampaşa'ya, oradan da Eyüp'e iniyorum. Niyetim Haliç Köprüsü'nden Zincirlikuyu'ya ulaşmak. Ancak olmuyor. Haliç girişinde birkaç polis ekibi yolu kesmiş, gelen herkesi geri çeviriyorlar.
Basın kartımı gösteriyorum, SABAH gazetesine, göreve gittiğimi söylüyorum. Genç bir polis heyecanlı şekilde, "Ne gazetesinden bahsediyorsun kardeşim, vatan elden gidiyor" diyor. Hemen U dönüşü yapıp, Alibeyköy'e, oradan da Sütlüce'den Kâğıthane ve Dolmabahçe tünellerini kullanarak Nişantaşı'na, oradan da Fulya üzerinden Balmumcu'ya çıkıyorum. Birçok arkadaşımız, Fetullahçı Haşhaşilerin stratejik noktalara ulaşmasını engellemek için kurulan polis barikatları yüzünden, ya geri dönüyor ya da kilometrelerce yürüyerek gazeteye geliyor. Yolda gelirken arayan bazı yakınlarım, "Darbe tamamlanmış, ilk hedeflerden biri Sabah gazetesiymiş. Geri dön, ailenin başında dur" diye öğüt veriyor... "Her halukarda hedefteyim. Öleceksek onurumuzla ölelim" diyorum.
Hemen bütün gazete temsilcilerini ve birim şeflerini arıyorum: "Eli kamera tutan, kalem tutan herkes iş başına. Gazeteye gelemeyenler de kendi sokağında çalışsın, halkın nabzını tutsun..." Gazeteye haber ve fotoğraf yağıyor. Saat 22.30'u geçiyor, daha Türkiye'nin ücra köşelerine gidecek taşra gazetelerinin sayfaları yapılmamış. Genel Yayın Yönetmen Yardımcımız Metin Yüksel, Yayın Koordinatörümüz Kemal Kök ile çok az sayıda gece editörü ve tasarımcıyla birlikte, insan üstü bir koşuşturmanın içine giriyoruz... 02.30 sularında, "Askerler geldi, binayı teslim almak istiyorlar" diyorlar. Aşağıya iniyoruz ki polislerimiz ve vatandaş etten duvar örmüşler. Polisler, iki zırhlı araçla gelen Fetullahçı Haşhaşilere, "Cesedimizi çiğnemeden bu binaya giremezsiniz" diyorlar. Hele vatandaşlarımızın, okuyucularımızın tepkisi çok duygulandırıyor bizi: "Sizi FETÖ'nün darbecilerine vermeyeceğiz. Siz gidin gazetenizi yetiştirin..."
Akşam 9 sıralarında, SABAH Ankara Yayın Yönetmeni Osman Altınışık beni telefonla aradı. "Ankara'da bir hareketlilik var. Birşeyler oluyor. Savaş uçakları anormal şekilde, binaları yalayarak uçuyor..." "Panik yapma Osman. Sanıyorum ciddi bir terör saldırısı bilgisi var güvenlik güçlerinin elinde..." Yine de içime bir kurt düştü. Birkaç telefon açıyorum, ne hikmetse bu terör saldırısı önlemlerinden, başka hiçbir güvenlik biriminin haberi yok... Sonra başka bir haber geliyor, "Bir grup jandarma, tanklarla Boğaz köprülerini kapatmış..."
'VATAN ELDEN GİDİYOR'

Basın kartımı gösteriyorum, SABAH gazetesine, göreve gittiğimi söylüyorum. Genç bir polis heyecanlı şekilde, "Ne gazetesinden bahsediyorsun kardeşim, vatan elden gidiyor" diyor. Hemen U dönüşü yapıp, Alibeyköy'e, oradan da Sütlüce'den Kâğıthane ve Dolmabahçe tünellerini kullanarak Nişantaşı'na, oradan da Fulya üzerinden Balmumcu'ya çıkıyorum. Birçok arkadaşımız, Fetullahçı Haşhaşilerin stratejik noktalara ulaşmasını engellemek için kurulan polis barikatları yüzünden, ya geri dönüyor ya da kilometrelerce yürüyerek gazeteye geliyor. Yolda gelirken arayan bazı yakınlarım, "Darbe tamamlanmış, ilk hedeflerden biri Sabah gazetesiymiş. Geri dön, ailenin başında dur" diye öğüt veriyor... "Her halukarda hedefteyim. Öleceksek onurumuzla ölelim" diyorum.
'CESEDİMİZİ ÇİĞNEMENİZ LAZIM'
Hemen bütün gazete temsilcilerini ve birim şeflerini arıyorum: "Eli kamera tutan, kalem tutan herkes iş başına. Gazeteye gelemeyenler de kendi sokağında çalışsın, halkın nabzını tutsun..." Gazeteye haber ve fotoğraf yağıyor. Saat 22.30'u geçiyor, daha Türkiye'nin ücra köşelerine gidecek taşra gazetelerinin sayfaları yapılmamış. Genel Yayın Yönetmen Yardımcımız Metin Yüksel, Yayın Koordinatörümüz Kemal Kök ile çok az sayıda gece editörü ve tasarımcıyla birlikte, insan üstü bir koşuşturmanın içine giriyoruz... 02.30 sularında, "Askerler geldi, binayı teslim almak istiyorlar" diyorlar. Aşağıya iniyoruz ki polislerimiz ve vatandaş etten duvar örmüşler. Polisler, iki zırhlı araçla gelen Fetullahçı Haşhaşilere, "Cesedimizi çiğnemeden bu binaya giremezsiniz" diyorlar. Hele vatandaşlarımızın, okuyucularımızın tepkisi çok duygulandırıyor bizi: "Sizi FETÖ'nün darbecilerine vermeyeceğiz. Siz gidin gazetenizi yetiştirin..."
BİNAYA KURŞUN YAĞMURU...
Gazetemizi ele geçiremeyeceklerini anlayan FETÖ'cüler, araçlarına biniyorlar ve Beşiktaş yönüne giderken gazete binamızı kurşun yağmuruna tutuyorlar. Kurşunlardan 5'i dış cephede hasara yol açıyor... Sabah ezanı okunurken şehirlerde dağıtılacak gazetemizi de matbaaya teslim etmenin gönül rahatlığıyla binadan ayrılıyoruz. Saraçhane'de Kalaşnikoflu bir grup üzerimize doğru geliyor. Son anda gaza basıp uzaklaşıyoruz. Topkapı'dan E-5'e giriyoruz. Havalimanı girişinde yol kapalı. Onbinlerce insan otobanı kapatmış. Ellerinde Türk bayraklarıyla tekbir getirenler, İstiklal marşımızı okuyanlar... O sırada üzerimizden iki savaş uçağı, anormal bir gürültüyle geçiyor. Hedefleri, Atatürk Havalimanı'nda Devlet Konukevi'nde bulunan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan. Korku ve panik yaratmaya çalışıyorlar. Gece boyunca tankların önüne yatan, FETÖ'nün Haşhaşilerini püskürten insanların sokaklarda yürürkenki heyecanını görünce şunu düşünüyorum: "Bu gece Türkiye ikinci kurtuluş savaşından ve aynı zamanda demokrasi sınavından başarıyla çıktı."
Darbe gecesi yaşadıklarımızı yazdım: Sizi darbecilere vermeyiz
Reviewed by sabanarslan.com
on
Pazar, Temmuz 17, 2016
Rating:

Hiç yorum yok:
Küfür ve hakaret içerin yorumlar yasaktır, yayınlanmaz. Yorumlama Biçimi tercihlerinden "Ananoim'i tercih ederek, herhangi bir hesaba bağlanmadan yorum gönderebilirsiniz.